Divriği Hakkında Genel Bilgi
Divriği Sivas iline bağlı, Sivas’ın güney doğusunda bulunan, Anadolu’nun yukarı Fırat havzasında, İç Anadolu ile Doğu Anadolu’nun birleştiği eşikte yer alan bir ilçesi.
Divriği Sivas’ın 18 ilçesinden birisi.
Divriği 2781 km2 yüzölçümünde, gittikçe nüfus kaybeden son nüfus sayımına göre toplam nüfusu 23240, merkez nüfusu, 14.320 olan 26 Mahallesi bugün 107 köy ve mezrası bulunan İli Sivas’a 184 km uzunluğunda karayolu ile bağlı, komşu iller olan Erzincan ve Malatya’ya da aynı uzaklıkta olan Sivas- Erzincan demiryolu güzergâhında ki yerleşim yerlerinden biri.
Bu coğrafi sosyal ve istatistik bilgileri büyük, küçük il, ilçe köy dahil her yerleşim birimleri için yapmak mümkündür.
Birçok yerleşim yeri için yeterli sayılabilecek olan bu bilgiler ise Divriği’yi tarifte yavan kalır.
Çünkü Divriği coğrafi taksimatla oluşturulmuş ve idari statüsü belirlenmiş sıradan bir yerleşim alanı değildir.
Divriği binlerce yıl çeşitli uygarlıklara tanıklık yapmış ve beşik olmuş Anadolu’nun önemli bir parçasıdır.
Divriği’nin bilinen tarihi de Anadolu’nun tarihine paralel olarak Hititlere kadar uzanmaktadır.
Romalılar döneminde Roma Orduları Kumandanı Pompeius’un Pontus Kralı Mithridat’ı yenmekle bu zaferin anısına kurulan Nikopolis adlı zafer kenti’nin Anadolu’da ki yerinin Divriği olduğu Anadolu tarihini yazan tarih bilimcileri arasında tartışılmaktadır.
Divriği Bizans İmparatorluğu’nun Tephrike diye isimlendirdikleri önemli bir kalesidir.
Bizans döneminde Anadolu tarihinin bir bölümünü oluşturan Paulikanlar (Pavlikkanların) devlet merkezi yine Divriği Kalesidir.
Türklerin Anadolu’ya gelişlerinde, Malazgirt savaşından önce zapt edilen Kalelerden biridir Divriği Kalesi.
Türklerin Karasu - Fırat sınırını geçip Orta Anadolu’ya yayılmalarını önlemek amacıyla ilk kez Bizans İmparatoru’nun harekete geçmesi ve bir Türk ordusu ile savaşması Divriği ( Tephrike ) Kalesini geri almak içindir.
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’nun kapılarının Türklere açılması ile kurulan Anadolu Selçuklu Beyliklerinden Mengücek Gazi’ye bağlı olarak kurulan “Mengücekoğulları Beyliğinin” bir süre sonra ki devlet merkezi yine Divriği’dir.
Öz olarak Anadolu’ya sahip olmak isteyen güçler, Orda Anadolu’nun döneminde giriş kapılarından biri olan, stratejik yönden savunulması güçlü, ele geçirilmesi zor olan ve başta demir olmak üzere yöresindeki zengin madenleri kontrol altında tutabilen bu Kale’ye sahip olmak istemişlerdir. Onun içindir ki Divriği Kalesi’ne ve Divriği yöresine değinmeden Anadolu’nun ne yakın nede uzak tarihini yazmak mümkün değildir.
Bunun sonucu olarak Divriği Anadolu’daki çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyan Kaleleri, Türbeleri, Bedesteni, Hanları, Hamamları, Köprüleri ile tarih dolu geçmişimizi günümüze taşıyan ve günümüzde yaşatan ender ilçelerden biridir.
Bu kadar çeşitli ve bu kadar yoğunlukta tarihi kültür varlığını bir arada tutan ve yaşatan başka bir ilçeyi göstermek mümkün değildir.
Değil ilçeler birçok ilde dahi bu denli zengin ve çeşitli tarihi kültür mirasına rastlayamazsınız. Bu nedenle Divriği tarihin bir açık hava müzesidir.
Divriği bu tarihi Anıt Eser’leri yanında başta “Abdullahpaşa” ve “Ayanağa” Konağı gibi Türk Sivil Mimari örneği konaklar ve 122 adet korunmaya değer tescilli binaları ile ayrı bir zenginliğe sahiptir.
Ülkemizde “Safranbolu”, Ankara “Beypazarı” gibi sivil mimari örneği yapıları ile haklı olarak ünlenmiş yörelerimiz mevcuttur.
Divriği’nin bunlardan farkı ve bence ayrıcalığı birçok sivil mimari örneği konak ve binalara sahip olmasının yanında yukarıda sadece isim olarak değindiğimiz birçok anıt Esere de sahip olmasıdır.
Günümüzde yaşanan yoğun göçün oluşturduğu çarpık yapılaşma ve betonlaşma özellikle şehirlerimizin kent dokularını bozmuş kentlerin ve yerleşim alanlarının kimliklerinin kaybolmasına neden olmuştur.
Divriği sadece anıt eserleri ve sivil mimari örneği konak ve evleri ile değil bunların yer aldığı sokak ve mahalleri ve büyük ölçüde bozulmamış hali ile kimlikli kent görünümünü muhafaza eden ender yerleşim yerlerinden biridir.
Belki de bu hali ile Ülkemizin tek örnek ilçesidir. Bu sebepledir ki Divriği’nin sadece bir sokağı veya bir bölümü değil eski yerleşim alanı mahallelerin tamamı koruma altındadır. Serbest ve keyfi yapılaşmanın olmadığı bu durum, bir kısım halkımıza bu gün için çok doğru gelmese de bunun yararı ve bu hali ile ilçemizin değeri gün geçtikçe daha çok anlaşılacaktır. Unutulmaması gereken husus şudur: Bir şey ancak değerli ise korunur ve saklanır.
Divriği sahip olduğu Ahmet Şah Ulu Camii ve Turan Melek Şifahanesi ile ulusal boyuttan, evrensel boyuta yükselen bir ilçedir. Bu eser dolayısıyla ilçemize birkaç kez gelen heykeltıraşlık, ağaç işçiliği ve sanat tarihi alanlarında uzman Alman Bilim adamı Traugout Wohilin “Divriği- Bir Camii ve Daruşşifa ile Karşılaşmalar” isimli Eser’inin girişinde şöyle demektedir:”
“Adları her zaman ünlü bir mimarlık eseriyle bütünleşmiş kentler vardır; belki o kentler sırf o eserler nedeniyle ünlü olmuşlardır. Eğik kulesi dolayısıyla Piza, ünlü katedrali nedeniyle Chartres, piramitleri sayesinde Nil kıyısındaki Gize veya efsanevi Taç-Mahal’i ile Hindistan’daki Agra.
Türkiye’deki Divriği de hiç kuşkusuz bu tür kentlerden biridir.”
Görüldüğü gibi Divriği Dünya’daki en önemli birkaç Eser’in bulunduğu ayrıcalıklı kentlerden biridir.
Orta Çağ Anadolu’sunun Türk-İslam sanatının en seçkin örneği olan, yapıldığı tarihten öncesi ve sonrasında bir örneği hatta taklidi yapılamamış, taş oyma ve bezeme sanatının insanlığın büyük ustası Ahlatlı Hürşah ( Hürrem Şah’ın) ve ekibinin bu emsalsiz Eser’i ile Divriği halkı olarak ne kadar övünsek azdır. Bu Eser UNESCO tarafından “Dünya Kültür Miras Listesi’ne” alınan korunmaya değer Ülkemizde ki 8 eser’den biridir. Ve bina olarak da tek eser’dir.
Bu Eser bile tek başına Divriği’yi Ülkemizde ki bütün yerleşim birimlerinden farklı ve ayrıcalıklı kılmaya yeterlidir.
Divriği ders kitaplarında demir cevherinin çıktığı yer alarak gösterilir.
Gerçekten Divriği, “Ulu Camii ve Şifahanesi” ile özdeşleştiği kadar demir madeni ile de özdeşleşmiş bir ilçedir.
Tarihin her döneminde Divriği’yi önemli yapan sebeplerden birisi de başta demir olmak birçok zengin maden yataklarına sahip olmasındandır.
Günümüzde olduğu kadar geçen yüzyılların da en önemli hammaddesidir demir.
Osmanlı döneminde Divriği’nin Saraya verdiği vergiler arasında binlerce at nalı, at nalı çivisi, kılıç ve savaş levazımatı yer almaktadır. Anadolu’nun demirden yapılan her türlü alet ve edavatı, çiftçinin kullandığı çift sapan demiri, orak, tırpan vs. aletleri, büyük ölçüde Divriği’den çıkarılan demirden imal edilmiştir. Divriği geçmişte demir ve bakır sanatının ve ticaretinin merkezi olmuştur.
Günümüzde de ağır sanayinin hammaddesi olan demir cevherinin büyük bölümü Divriği demir madenlerinden çıkarılmaktadır.
Daha önce ki yüzyıllarda da çıkarılan demir cevheri 1938 yılından sonra Türkiye D.Ç. İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından işletilmeye başlanmıştır.
Ülkemizin her köşesinde yapılan bina ve tesislerde kullanılan demirin içerisinde Divriği demir cevherinin bulunduğunu söylebiliriz.
Karabük’ü 38 haneli bir köyden il konumuna getiren Demir Çelik Fabrikasının yerli hammaddesi Divriği’den çıkarılan demir cevheridir. Bu günde İskenderun Demir Çelik Fabrikaları da kullandığı yerli demir cevherinin tamamına yakınını Divriği demir madenlerinden karşılamaktadır.
Bu yönü ile Divriği ülke ekonomisi’ne en büyük katkı sağlayan İlçeler’ den biridir.
Osmanlı Dönemin de Divriği Sancak Beyi sadece yönetimin başı olmayıp aynı zamanda görevi alanına giren konularda Divan-ı Hümayun’a ( Bugünkü Bakanlar Kurulu’na ) giren Maden Nazırı konumundadır. Bu sebeple Divriği Sancak Beyi diğer Sancak Beylerine nazaran daha üstün konumdadır. Divriği Sancağı Osmanlı’nın iltifatlı ve itibarlı bir sancağı olmuştur.
Divriği Avrupa Konseyi’nin 50. yılı nedeniyle 1999 yılında oluşturulan Avrupa Kentler Birliği’ne üye olmak üzer 22 Temmuz 2000 günü Bursa’da kurulan “Türkiye Tarihi Kentler Birliği’nin” 52 kurucu Belediyesinden biridir. Türkiye’de ki tarihsel kentler arasında kültürel mirasın ve kimliğini oluşturan dokuların işbirliği ve dayanışma içerisinde korunması amacı ile kurulan bu birliğe İlimizden sadece Sivas İl Belediyesi ve Divriği İlçe Belediyesi üyedir. Bu birliğe Türkiye’de ki 3241 Belediye’den ancak 200 belediye üye olabilmiştir. Birliğe üye olabilmek için aranan 9 şarttan birine sahip olmak gerekmektedir. Divriği ise bu 9 şarttan aynı anda 6 sına sahiptir.
Divriği’nin yüzyıllar boyunca çeşitli uygarlıkların birikimi sonucu oluşan rafineri kültürü, yöreye has gelenek ve töreleri, yakın ve içten bağlılık ve yardımlaşmaya dayalı komşuluk ilişkileri bugün biraz daha zayıflamış olan mahalle, sokak ve çevreye karşı olan duyarlılığı, esnafın güvenirliği, müşterinin sadakati, Türkiye politikasında ki etkinliği, kısaca Anadolu’nun iyi, doğru ve güzel olan bütün hasletleri Divriği halkının gösterişten uzak sadelik içerisinde ki yaşam tarzının bir parçası olmuştur.
Divriği’nin zengin yemek çeşitleri, Merkez ilçede ki şarkı, türkü ve deyişleri, defli, gırnatalı, kemanlı, akardiyonlu çalgı ve yöreye has müziği ve oyunları keza köy yaşamı töre ve adetleri, davul zurna eşliğinde ki halayları, saz ve sözü ile Anadolu Folklorunun ve Anadolu Türk Halk Müziğinin en önemli kaynaklarındandır.
Bu sebeple Divriği olmadan yazılan Anadolu’nun tarihi nasıl yarım kalırsa, Divriği Folklorunun, Divriği türkü ve deyişlerinin bulunmadığı Türk Halk Müziği de o denli eksik ve sönük kalır düşüncesindeyim.
Tüm Divriğili hemşerilerime selam ve saygılarımı sunarım.
Mehmet GÜRESİNLİ
Divriği Belediye Başkanı