Mukadder Arif YÜKSEL
Bayat Müftüsü
Bayat Müftüsü
AHİLİK KÜLTÜRÜ VE ESNAF AHLAKI
IX. yy’dan itibaren bir esnaf birliği olarak faaliyet gösteren fütüvvet teşkilatından büyük ölçüde etkilenen Şeyh Nasiruddin Mahmud(ö.1262) namı diğer Ahi Evran, Anadolu’da ahiliğin kurucusu olarak kabul edilir. Ahilik, bir yandan tasavvufi düşünceye göre ahlaklı, kamil(olgun) insanlar yetiştirmeye çalışırken diğer yandan da iş yerlerinde usta,kalfa ve çırak münasebetlerini düzenlemiştir.
Ahilik; Anadolu Selçuklu Devleti zamanında mesleklere ait problemleri halletmekte ve devletle olan ilişkileri düzenlemekteydi. Mal ve kalite kontrolü, fiyat tespiti bu birliklerin asli görevlerindendi. Bu teşkilata ilk girenlere yiğit yada çırak denilir, ahilik vasfı ise meslekte rüştünü ispat ettikten sonra kazanılırdı.
Ahilik, Osmanlı devletinin kuruluşunda da önemli bir rol oynadı. Bir ahi şeyhi olan Şeyh Edebali, Osmanlı devleti kurucusu olan Osman Gazi’nin hem kayınpederi hem de rehberi idi. Orhan Gazi de, ahiliğe ait “ihtiyaru’d-din” unvanı almıştı.
Ahiliğin temel prensiplerine (nizamnamelerine) fütüvvetname denilirdi ve teşkilata giren herkes bu nizamnamede belirtilen dini ve ahlaki kurallara uymak zorundaydı. Buna göre teşkilat mensuplarında bulunması gereken vasıflar; vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, ihvana nasihat, affedici olma ve tövbe idi. Şarap içime, zina, yalan,gıybet, hile gibi kötü davranışları sergileyenler meslekten ihraç edilirdi. (TDV İslam Ansiklopedisi, Ahilik Maddesi)
Sözünde durmama, tartıyı eksik yapma, işine hile katma vb kötü davranışı olanların pabucu, müeyyide olarak dama asılırdı. Hakkında bu tür şikayet yapılan esnafın pabucu, ahi şeyhi tarafından dükkanının damına astırılır, damda pabucu görenler de, bu esnafın kötü bir davranışı sebebiyle cezalandırıldığını bilir, ona göre davranırdı. Bu uygulama, işini geliştirmek isteyen ve itibarına düşkün olan bir esnaf için ağır bir müeyyide idi. Günümüzde “Pabucu dama atılmak” deyimi bu uygulamadan gelmektedir.
Türk İslam tarihinde ve ticaret ahlakının oluşmasında önemli bir rolü olan ahiliğin yerini günümüzde kısmen “Esnaf ve Sanatkarlar Odası” almıştır. Esnaf odasının, kamil insan yetiştirme gibi bir misyonunun olmadığı, daha ziyade esnafın yetişmesi, mesleğe kazandırılması, ticari faaliyetlerin organizasyonu, fiyat belirleme vb işlevleri icra ettiği bilinmektedir.
Esnaf, ihtiyaç duyduğumuz malı temin ederek, sanatkar da ihtiyaç duyduğumuz hizmet, mal ve işi ayağımıza kadar getirerek hem geçimlerini sağlamakta hem de önemli bir kamu hizmeti sunmaktadırlar. Esnaf ve sanatkarlar, ticari hayatın ve hayır hizmetlerinin motor gücü olmaları bakımından da her türlü övgüyü hak etmektedirler. Ne var ki mesleğe iyi yetişmeden giren, insani nitelikleri düşük ve ticaret ahlakı zayıf bazı esnaf ve sanatkarlar, her türlü maharet ve üstün yetenek anlamına gelen “usta” lık unvanını gölgelemektedirler.
Günümüzde bazı esnafa iş yaptırabilmek için en az üç defa kapısına gitmek, beş defa telefon etmek, iş bittikten sonra da bazı eksikleri tamamlatmak için bir hayli peşinde koşmak gerekiyor. İşi yapacak olan usta eğer alanında az bulunan biri ise artık yanından destur ile geçmek gerekecektir. Bu durum hangi insani ve ticari ahlak kitabında yer alıyor? Bahaneler çok: Çocuk hastalandı, makine arızalandı, elektrikler kesildi, kargo gelmedi, malın üretimi durdurulmuş vs. vs. İşe başlarken, hay hay efendim, zoru hemen başarırız, imkansız biraz zaman alır gibi palavralar, iş aşamasında ve sonrasında ise bildik bahaneler. Ne kadar üzücü ve ne kadar sıkıntı verici bir durum?
Avrupa’da bir usta işi standardına göre ve tam zamanında yapar. Aksi halde kısa sürede piyasadan silinir. Eğer bir Türk esnaf, Avrupalıya iş yapacaksa Avrupalı usta gibi hizmette kusur etmez. Aynı esnaf Türk’e iş yapacaksa aynen Türkiye’de kendilerinden müşteki olduğumuz esnaf rolünü üstlenir? Neden, neden,neden? Sorumuza henüz ikna edici bir cevap alamadık. Kanaatimce bu durum, ustanın başta kendisine sonra da müşterisine saygı duymaması ile izah edilebilir.
Bu sıkıcı duruma karşı benim çözüm önerim şudur:
Baştan, yapılacak işin mahiyetini, başlama ve bitiş süresini ve yapılacak ödemeyi açık açık konuşmak gerekir. Bir ara bakarız, sen işi olmuş bil,kafana takma hallederiz, paranın lafı olmaz ve bunun gibi muğlak sözlere asla itibar etmemek, böyle diyenlere iş yaptırmamak gerekir. Böylelerini teşhir etmek de bir yöntemdir. Müteahhitlik gerektiren büyük işlerde ise mutlaka sözleşme imzalanmalı ve her iki taraf da ciddi bir gerekçe olmadığı sürece sözünde durmalıdır.
İşleri yoluna koyacak olan fütüvvet ahlakı kitaplarımızda ve köklü geleneğimizde halen mevcuttur. Bu ahlakı çırak ve kalfalara belletecek ustaların, Ahi Evran misyonunu ne şekilde ifa edecekleri ise on puanlık bir uzmanlık sorusu ve dahi sorunudur.
GEÇEN HAFTAKİ YAZI İÇİN TIKLA
GEÇEN HAFTAKİ YAZI İÇİN TIKLA