Mukadder Arif YÜKSEL
Bayat Müftüsü
Bayat Müftüsü
HAYATIN NERESİNDEYİZ?
Biz yoktuk, var edildik, akıl ve bilinçle varlığımızdan haberdar edildik. Karşılıksız birer lütuf olarak avucumuzda bulduğumuz nimetlerle donatıldık, imkan ve fırsatlarla daha büyük nimetlere ulaşmamız sağlandı.
Başlangıçta hayatımızla ilgili hiçbir yetki ve katkımız yoktu. Bize, sen insansın denildi, bir isimle seslenildi, soy,sop,cinsiyet tespiti ile mensubiyet duygusu oluşturuldu. Bu çağda yaşamayı, kadın/erkek olmayı, anne ve babamızı biz seçmedik ama seçme şansımız olsaydı herhalde bir çoğumuz mevcut durumunu korumak isterdi.
Yedi yaşımızda mümeyyiz (kâr ve zararı ayırt etme yetisi), onüç-ondört yaşımızda ergen (âkil-baliğ) olduk, onsekiz yaşımızda ise reşit sayıldık. Reşit olma yada rüşt hali, hukuken ve örfen, kişinin kendi iradesi ile kendisi ve geleceği ile ilgili bağımsız karar verebilme, inisiyatif alma ve tasarrufta bulunma hak ve yetkisini ifade ediyor. Tıbben sefih (ahmak, kâr ve zararını ayırt edemeyen) olmayanlar, her türlü, siyasi,sosyal, hukuki ve ticari etkinlikte bulunabilirler, kanunla bir sınırlama ve yasaklama olmadığı sürece bir bireyin sosyal varlık alanında kendi iradesi ile var olma hakkı engellenemez.
0-18 yaş arası, ömür boyu arz-ı endam edecek kişiliğin teşkili ve geçimi sağlayacak mali imkanın alt yapının ana hatları ile oluşması için bir hazırlık sürecidir. Adam olacak çocuk artık kendini belli etmiştir. Bireyin yapıp ettiklerinden bizzat sorumlu tutulması, eylem ve söylemine göre değerlendirilebilmesi için artık bundan sonrasına bakılacaktır.
Bu durumda biz hayatın neresindeyiz? Yaşamımızın bu aşamasında ve geldiğimiz nokta itibarı ile kazandıklarımızın kaybettiklerimizi karşılama oranı ne kadardır? Yaşadığımız çevrede aktör müyüz yoksa faktör mü? Sosyal hayattaki rolümüzü kendimiz mi seçiyoruz, yoksa bize verilen rolü mü oynamaya çalışıyoruz?
Şu gerçeği asla göz ardı edemeyiz:
Her birimiz, aklımız, yeteneğimiz ve dirayetimizin ulaştığı yere kadar aktör, ondan sonrasında faktörüz. Sosyal hayatta edindiğimiz yere, konuma ve ağırlığa bakarak ne kadar aktör ve ne kadar faktör olduğumuzu belirleyebiliriz. Millet ve devlet olarak da dünya ölçeğindeki yerimizi ve önemimizi yine bu kritere göre saptamamız mümkün olacaktır.
Önem tespiti yaparken görüntü bizi yanıltmamalıdır. Bazıları, ailesi ve çevresinin sağladığı avantajlarla daha doğuştan emsallerinin ilerisinde hayat yolculuğuna başlamaktadır. Buna göre, kişinin kıyafetine değil, kıyafetle sergilenen davranış biçimine, bindiği arabanın markasına değil, arabanın gittiği yöne, sahip olduğu yada olamadığı mala değil, malın varlığı veya yokluğu ile ne hallere düştüğüne, işgal ettiği makama değil o makamda nasıl kararlar aldığına bakmak gerekir. “Nitelikli kimseler oturduğu makamı şereflendirirler, niteliksiz olanlar ise oturduğu makamla şereflenirler”
Akıl,ehliyet ve liyakatiyle yani kendi yeteneği, bilgisi, bileğinin gücüyle bir yerlere gelenler, konumunun faktörü değil de aktörü olanlar, sadece bu günü değil yarını da yönetme hatta tarihin seyrini değiştirme ve tarihe not düşme dirayetini göstereceklerdir.
Şair Baki şöyle diyor:
Avazeyi bu âleme Davut gibi sal
Baki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş.